Kurumsal olarak, üç popüler Kore eriştesinin satışını durdurması ve bu piyasaya sürülebilmesi için çok yaygın olduğu ve muameleleri kaldırabileceği uyarısında bulunuyor.
İlk olarak Korea Times’ın haberine göre Danimarka Ulusal Gıda Enstitüsü, Danimarkalıları Güney Kore markası Samyang’ın ortaya çıkardığı ve yaygın olarak satılan üç ürünü tüketmeleri konusunda uyardı.
“Ulusal Gıda Enstitüsü, ‘3xBaharatlı ve Sıcak Tavuk’, ‘2xBaharatlı ve Sıcak Tavuk’ ve ‘Sıcak Tavuk Yahni’ olmak üzere üç erişilebilen tek bir ürün grubundaki toplam kapsaisin gerçekleştiğin o kadar yüksek değerlendiriyor okundu.
Enstitü, ebeveynlere, çocuklara eriştikten sonra kötü etkiler görülmesi durumunda zehir yardım hattını aramalarını tavsiye etti.
Tavsiye şöyle yazıyor: “Ancak çocukta akut yanma belirtileri olmadan acı biber yemişse endişelenmenize gerek yok.”
Geri çağırmayı tetikleyen belli değil. Bir Samyang Foods yetkilisi, Korea Times’a soruşturma başlatacaklarını söyledi.
Şirket, “Danimarka gıda desteğinin, ürünle ilgili herhangi bir kalite sorunu nedeniyle değil, aşırı tüketimin yol açabileceği endişeleri nedeniyle geri çağrıyı başlattığı görülüyor” dedi. “Danimarka düzenlemelerini detaylı incelemeyi ve geri çağırmaya buna göre yanıt vermeyi planlıyoruz.”
Sosyal medyada, sözde zayıf baharat toleransı nedeniyle Danimarka’ya hemen gülüp, güçlü ama acı olmayan bir bitki olan kakulenin muhtemelen çoğu Danimarkalının damak tadına yetecek kadar acı olduğu konusunda şaka yapıyor.
Bir Kuzey ülkesinin mutfağıyla dalga geçilmesi pek de ilk kez olmuyor. Ancak diğer ülkelerdeki başka organizmalar için gerçek sonuçlarla karşı karşıya kalırlar.
Yenilebilir diplomasi
2005 yılında Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın, Vladimir Putin ve Gerhard Schröder’den başkası ile yaptığı üçlü sohbette İngiliz mutfağının kalitesi hakkında şakalaştığı duyulmuştu.
Fransız dergisi Libération’a göre “Bu kadar kötü yemek pişiren insanlara güvenemezsiniz” dedi. “Finlandiya’dan sonra en kötü yiyeceğe sahip ülke.”
Yorumlar kulak misafiri olmak için yoktu ve bu da şaşırtıcı değil: O zamanlar Fransa, 2012 Olimpiyatlarına ev sahipliği yapma şansı için İngiltere ile yarışıyordu ve sipariş vermekle görevli Uluslararası Olimpiyat Komitesi heyeti, kendi saflarında iki Finliyi söylüyordu.
Oyunlar sonucunda Londra’da yapıldı ve Paris’te bir sonraki şans için 12 yıl daha beklemesi gerekecekti.
Chirac, gastronomi süper gücünden dünyanın yemek miktarına gölge düşüren tek lider değildi. 2002 yılında Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesinin gerçekleştiğinda Silvio Berlusconi, bir AB başarısında, ajansın finansal tablolarının standartlaştırılması saçma olduğundan “Finlilerin prosciutto’nun ne olduğunu bile bilmediğini” söylemişti.
Ayrıca Fin mutfağının ağırlıklı olarak “marine edilmiş ren geyiği” (aslında ruhsatta yaygın olarak tüketilmeyen bir yemek) olduğu için alay ettiği ve bunu planlamak için bir ziyarette “katlandığı” bir şey olarak nitelendirildi.
Finliler bir kez daha intikamını aldı. 2008 yılında Fin restoran zinciri Kotipizza, kepekli un ve çavdar unu bazında kırmızı soğan, mantar ve füme ren geyiğinden oluşan “Pizza Berlusconi”yi satmaya başladı.
O dönemde İtalyan Corriere della Sera gazetesi pizzayı “yenilikçi ve çok lezzetli” olarak tanımlamış ancak adını bir intikam eylemine benzetmişti.
Zincirin radyo reklamları olayına şöyle değiniyordu: “97 yaşındaki bir büyükanne Berlusconi’yi ısırdı. O neşeli yaşlı kadın gibi ol” ve “Bir bakan Berlusconi’yi çatalladı. Siz de makul ve sorumlu bir şekilde bunu yapabilirsiniz”.
İtalyanlar için daha da kötüsü, İskandinav karışımı dünyaca ünlü New York Pizza Show’da iki Napolili şefi yenerek birinciliği kazandı.
Yine de Helsinki ve Parma, AB’nin prestijli ajansına ev sahipliği yapmak için gıda yarışırken, sonuçta galip gelen, prosciutto’suyla kayıtlı İtalyan şehri oldu.